11 Eylül 2018 Salı

HANGİNİZ MUHAMMED?.....!


           HANGİNİZ  MUHAMMED?.....!

Bir Allah resulü,  Bir nebi ki…. Bir toplumun, bir grup insanın yanına geldiğinde kimsenin kendisi için ayağa kalkmasına rıza göstermez.  Boş olan yere oturur. Diğer insanlardan görüntü ve giysi yönünden hiçbir ayrıcalığı yoktur. Toplumun dertleri meşveret edilmektedir.  Bir yabancı,  kalabalığın içine dalar.  Gayet telaşlıdır.  “ HANGİNİZ MUHAMMED?” diye sorar. Zira toplulukta farklı birini göremez.  İçlerinden birisi gayet  nazik  normal bir ses tonu ile “BENİM MUHAMMED”  der….  Aman Allah’ım..!  Bu ne mütevazılık… Üstelik bu kişi  ALLAH ın elçisi dir. Hem de devlet başkanı.  Örnekliği ile Allah tarafından insanlığa takdim edilen,  ahlak abidesi.. 

Etrafında bulunan ve bulunmayan bütün arkadaş dost ve akrabalarından  hiç birisi,  O’nun  yüzünü görüp,   ayaklarına kapanarak, O’nun sac ve sakalını öperek , abdest suyunu içmeye kalkarak,  cennete gidileceğini düşün kimsecik yok!. Üstelik böyle bir beklenti içinde olan da yok!.   Öyle bir vadi de yok. İnsanı putlaştırmaya yönelik eylemlere son derece mesafeli, bu konuda sık sık ikazları da var.  Zaten kendisinin gönderilme amaçlarından birisi de bu tür içinde şirk barındıran eylemleri karşı mücadeledir. … Kuran ın anlattığı Allah resulüne baktığınızda, Allah ın O’na biçtiği rolü, O’nun görev ve yetkisinin sınırlarını  bütün sahabe bilmekte. Allah resulü onlara bir şey tebliğ ettiğinde soruyorlar; Ya resulullah bu senin içtihadın mı? Yoksa Allah’ın emri mi? Bunu niye sorarlar? Allah resulüne güvenmediklerinden mi?  - Hayır asla! Ona kendilerinden fazla güvenmekteler.  Ama bu sorgulama resulün  öğretisinin sonucudur.  Nedir bu öğretisi?  Resul  (elçi) sıfatıyla ona gelen vahyi,  eksiksiz, zamanında  insanlara olduğu gibi açıklaması yani tebyin görevini yerine getirmesi.  Buna kimse itiraz etmez.   Allah doğru söyledi derler.  Sorguladıkları şey,  nebinin içtihatlarıdır.  Zaman zaman nebinin  içtihatlarına sahabe katkı yapar,   Âl-i İmrân sûresi: 159 de  belirtildiği üzere nebi sahabe ile   müşavere yapar.  farklı görüşler dinlenerek sonuca varılır.  Yönetime  toplumda katkı sağlamış olur.   Ortada aklını teslim etmiş, süklüm püklüm bir sahabe yoktur.  Bu görüntü;  Allah resulünün  23 yıllık dini tebliğ ve örnekliği sonucu oluşturduğu toplumun geldiği son nokta.   Özlemini duyduğumuz bir kare! Benzemeye çalışalım derken ürettiğimiz şeyler her saniye bizi ondan uzaklaştırıyor. İşte çakma kopyalar!

GÜNÜMÜZDEKİ  MANZARALAR!

Cadde iki yanlı boydan boya kadınlı erkekli insanlarla dolu… Umutla heyecanla birini bekliyor!  Onun yüzünü görüp, elinden tutup öpebilsin!  Onun gözü ile görülebilsin ki, cennete gidebilsin.! Saatlerce bekleme sonunda dört beş iri adamın tabut vari bir salın üzerinde  zor taşıdığı iri yarı bir zat çıkageliyor! Adam;   cübbeli, sarıklı, sakallı,  iyi bakımlı ve güneşe fazla çıkamamış olmalı ki yüzleri de bir hayli parlak!,  Fakat,  sürünerek yaklaşanlara, elini ayağına sarılıp öpmek isteyenlere elini zor verip,  etrafa zor baktığından anlaşıldığına göre,  yaşlılık ve rahatsızlık nedeni ile kendi kendini taşıyamaz duruma gelmiş!.  Kendisini görerek cennet umanlara görüntü vermeye çıkan  bu  fani  zat,  Bir kısım insanlar tarafından alim olarak bilinir.…! İyi de nasıl bir alimdir ki, üstelik adına yazılmış  piyasada tefsir kitabı da var.   Allah resulünün yüzünü görenlere  cennet vadi yok iken, bunlara bu torpili rüşveti kim veriyor?..!  Bunlar yeni moda bir din görüntüsü mü!..?  Eğer öyle değilse,    Onun yüzü Allah resulünün yüzenden daha mı  kıymetlidir!..? Bu görüntü   dinde  yenilik yada  reform mudur!..?  Ya da islam adı ile yeni bir din mi geldi!...?

Bir başka manzara;  İri  yarı, cübbeli sarıklı sakallı bir adam!  Son model gayet lüks bir araç, korumalar etrafta fır fır dönüyor.  Gayet iyi bir giyim, besili olmalı ki, eli yüzü parıl parıl parlıyor!..  Etrafında bir yığın insan..  Yüzlercesi uzaklardan taşınmış, yol yorgunluğu,  çoğu ser sefil!..  Onlara nasihat veriyor. Din anlatıyor..“Gavsın evlatlarına yakınlarına hizmet edeceksiniz, onlara kul köle olacaksınız, bunlar sizin üzerinize farzdır vaciptir, sünnettir” deyip nasihatine devam ediyor. Sonrası gelenlerden tövbe alınıp hatme tarifi yapılıyor.  İlerleyen sürede  acıkan garibanlara gizli borudan kazanlara akan,  bitmeyen çorba imajı ile keramet vurgusu  eşliğinde  acık mekanda, ayak üzere  bulgur çorbası servis ediliyor!... Karnı doymayan insanların  hemen yanı başlarındaki gavsın evlatlarının lokantalarından, karnını doyuruyor.  Farz vacip ve sünneti yerine getirmek içinde evlatların mağazalarından  bolca alış veriş yapılıyor.    Onlara göre dinin en güncel sorunu,  gavsın evlatlarının rahat etmesi, onlara kul köle arayışı, çiftliklerde bedava çalışacak köle işçiler.!  Üstelik bu cahil sürülerinin bir çoğu Kitabı yüzünden okuyacak ne kapasitesi ne de yeterlilikleri var… İnsanlar bunların etrafında toplanıp şefaat umuyor. Gelenlere bolca gavsın kerametleri anlatılıyor. Rüyalarda  gavsın  müntesiplere  şefaatinin nasıl  gerçekleştiği  vuslatın son noktası!  Gavs, kibrit kutularının içinde taraftarlarının ruhlarını cennete taşıyor.!...... Herkeste bir mutluluk, bir rahatlama…!

Aşağı yukarı bir birine benzeyen islam dünyasındaki binlerce örnekten iki kesit!

Yine onlarcasından bir tanesi; Asrın son 33’cü müceddidi  iken vefat etmiş ama kılıç kınından çıktığı an daha iyi  kesmesi gibi, vefatı her şeyi bitirmemiş!  Kainatın ve müritlerin  üzerine tasarrufu hala devam etmektedir!. Tabi bunu zahiriler anlayamaz. Zira bu tasarruf, ehline malumdur.  Efendi hz.lerinin içtihadına göre kıyamet iki bin yılında kopacaktı. Ancak yürüttükleri Kuran’ı yüzünden okuma  hizmetleri sayesinden Allah dünyanın ömrünü uzattı! Bu yol öylesi bir yol ki, demirden ayakkabı giyilse o eskiyene kadar bütün dünyayı dolaşılsa bulunmaz iken, Kısmeti olanlar, geçmiş atalardan birisinin duasını alanlar  ancak bulabilir! Kadınların hac’ca gitmesi sakıncalıdır. Şu an bankaların verdiği faiz de faiz değildir. Zira, ülke islam ülkesi değildir! Günlük ibadetleri dışında Nakşi ve kadiri hatimlerinin yanında günlük rabıta yapılır. Beş yıldızlı yurt yapımı için paraya çok ihtiyaç vardır. Çok para yardımı yapanların itibarları da çoktur! Çok kuran okunur. Anlamına pek ihtiyaç duyulmaz. Zaten büyük alimler maksadı kitaplarına yazmıştır. İsteyenler onlardan okuyabilir. Ama en itibarlı kitap anlamına ihtiyaç duyulmayan Kuran’dan sonra  Rabbani nin metubatı dır. Tabii  ağabeylerin bilgisi de!  

SONUÇTAN ANLAŞILACAĞI ÜZERE;  Ülkemizde vatandaşa anlatılan yada vatandaşın anladığı din anlayışının özetinden bir kısmı bu! Daha Kuran’ın üzerinde tutulan,  gece gündüz ibadet niyetiyle okunan risalecilerden bahsetmedim. Oku risaleyi gir cennete! Risaleyi haşa Allah dikte ettirmiş ya!

Bunlardan her hangi birine girilerek,  Emeksiz, amelsiz istediğin kadar yoldan çıkmış, kul hakkı yemiş ol, ne olursan ol!  Birilerine bağlanıp  yüzünü görüp, elini ayağını öperek, imkanlarını onların emrine vererek,  arazilerinde bedava çalışarak, onların gözü ile görülerek, sözlerini din olarak kabul ederek,  onların yüzü suyu  hürmetine cennette gideceğini  uman bir  anlayış!..                                                                                          Hem   Kuran’ iman esaslarınızdan biri olacak, hem onun ne dediğinden haberiniz olmayacak! Üstüne üstelik Kuran’ın reddettiği şeyleri din adına hayatınızın bir parçası olacak! Bu anlayışlar son yüzyılda üretilen bir şey değil! geçmişin mirası!  Dini daha iyi yaşamak adına farklı amaçlar uğruna dine sokulan hurafelerin kitaplaştırılması ve onların Kuran yerine konulmasının sonucudur.  “Kuran anlaşılmaz yalanını” ilaç diye yutanların geldiği nokta.! Birileri tarafından atanan sonra da  evliya diye pompalanan çakma resullerin sözleri, eylemleri fersah fersah  makam olarak Kuran’ın ve nebinin üstünde!.                                        Bu yapıların elinde dini öğrenenlerin tek hakikati yukarda anlatmaya çalıştım.  Bunların düşünme ve araştırma özgürlükleri ellerinden alınması nedeniyle farklı hiçbir görüşe tahammülleri yoktur. Ama ilahiyat eğitim alıp da bunların değirmenine su taşıyanlar tarih boyunca azımsanmayacak kadar çoktur.

KURAN  bu kadar gündemde ve acık iken, buna rağmen herkes bulunduğu noktadan o kadar emin ki.. Bu  Kuran’ acaba herkese ayrı şeymi söylüyor diyesi geliyor insanın! Elbette öyle değil. Bu inanç bicimi ve davranışların ayakta kalması;  Kuran yetersiz bulma,  güvendiği kitaplardaki yalanları Kuran’ın anlamı zannetme, sünneti  şekle  indirgeme, Kurtarıcılara umut bağlayarak beleşten cennet arzusundan  gelmektedir. İşin aslı ise;  insanı yücelterek putlaştır şirk batağına düş!

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder