11 Eylül 2018 Salı

ALLAH'IN KİTABINI DÜŞÜRDÜKLERİ DURUMA BAKALIM!


HANGİ KİTABA İNANIYORUZ!!?  BUNLARIN HANGİSİ DOĞRUDUR? BUNLARIN KİTAPLAŞTIRILMA SÜRECLERİ..!

 
Kuran’ın bize ulaşması haberi mütavatir dir..Yani doğru haberdir.  Bu durum Müslümanlar ve  Müslüman olmayanlar tarafından ittifakla binlerce kişi tarafından tartışmasız olarak şahit olunmuş ve Hz. Muhammed vasıtası ile bize ulaştığı kabul edilmiştir. Bu kadar sağlam olmasının asıl nedenlerinden başta geleni, Resul ölmeden önce Kuran'a son şekli verip sahabeye teslim etmesidir. Bundan başka farklı yorumlarda vardır. Bunları da verecek olursak;  Allah resulü tarafından görevlendirilen onlarca vahiy katiplerinin gelen her vahyi  ezberlemesi, ayrı ayrı sayfalara yazılıp, Allah resulü irtihali sonucu da hemen kitaba dönüştürülmesidir. Kitabın gerçekliği ve eksiksizliği bu kadar ve şüphesiz bir gerçek iken, üstelik kitapta vahyin Allah tarafından korunacağı vaad edilmesine rağmen, Sahih “Sayılan” Bazı Rivayetler Kuran’ın itibarını nasıl düşürmeye çalıştığına bir bakalım! 
Bakara ve Âl-i İmrân, Felak ve Nâs sûreleri uzunluğunda sûrelerin unutturulduğu, Ahzab Sûresi’nin önceleri Nur Sûresi kadar olduğu ve içinde recm âyetinin bulunduğu , Kur’an kitaplaştırılırken Tevbe Sûresi’nden son iki âyetin  yalnız Huzeyme bin Sabit’in yanında bulunduğu ve kitap/mushaf haline getirilirken Kurandan bildiklerini bildirenlerden en az iki şahit istendiği halde (es-Sicistani, Age, 12.), Huzeymenin şahitliğini Rasulullah bir tarihte iki kişinin şahitliği yerine saydığı (Zerkeşi, Age. 1/234; el-Hûî, Age, 244, 246) veya Osman/Ömer kendisine şahitlik yaptığı (es-Sicistani, Age; el-Hûî, Age, 244) için bu iki âyetin sadece onun haberiyle Kurana alındığı ve Tevbe Sûresinin sonuna yerleştirildiği (es-Sicistani, Age.17
"Ömer bin Hattab Kuran’dan recm ayetinin düştüğünü söyleyerek şöyle diyor: "Eğer insanlar Ömer, Kuran'a bir şey ekledi diyecek olmasalardı, ben bizzat kendi elimle recm ayetini yazardım." (bk. Sahih-i Buhari, Kitabul al-ahkam, Babuş Şehadet)
Ehli-i Sünnet'in önemli kaynaklarından olan Mu'cem-i Tabaranî'de sahih senetle yer alan bir hadise göre Ömer b. Hattab şöyle dedi: "Kur'an bir milyon yirmi altı bin harftir." (Ed-Dürr-ül Mensûr (Suyutî), C.6, s.422, Mecme-üz Zevâid (Heytemî), C.7, s.163, Kenz-ül Ummâl (MuttakîHindî), c.1, s.517, c.1, s.541)
Oysa bu gün elimizde bulunan Kuran'ın harfleri bu rakamın üçte birini bile bulmuyor! Hakikat Kuran'ın üç yüz bin küsur harf olduğudur. Yani onlara göre Kuranın üçte ikisi yok olmuş!!!.
Nafî İbn-i Ömer'den nakleder ki: "Hiçbiriniz ben "Kuran'ın tümünü öğrendim" demesin. Çünkü, ne biliyor Kuran'ın bir çoğu kaybolup gitmiştir. Sadece desin ki ben Kuran'dan ortada olan kısmını öğrendim." (bk. El-İtkan (Suyûtî), c.2, s.25)
Ayşeden şöyle nakledilir: Gerçekten de Ahzab süresi Peygamberin zamanında 200 ayet olarak okunurdu. Oysa şu an ondan elimizde bu olanlar kaldı. Rağıbın naklettiği ayette 100 olarak gelmiştir. (Muhazırat-ı Rağıb İsfahani, c.2, s.4 ve 434)
 “Taberâni «el-Kebir»inde İbnu Ömer'den şöyle dediğini rivayet eder: Sahabe'den iki kişi Resûlullah'tan bir sûre ezberlemişlerdi. Aradan bir süre geçtikten sonra, bir gece namaz kılarken, bu sûreyi okumak istediler. Fakat sûreyi tam olarak okuyamadılar. Sabahleyin Resûl'e uğrayıp durumu anlatınca Resûlullah; bu sûre, neshedilen sûrelerdendir, üzerinde durmayınız buyurdu.
Heytemî Mecme-üz Zevâid, kitabında Ebu Musa Eş'arî'den şöyle nakletmektedir: "Berâet (Tevbe) suresine benzer bir sure inmişti ki sonradan kaldırıldı ve ben ondan sadece şu cümleyi ezberledim: "Hiç şüphesiz Allah, bu dini öyle kavimlerle teyid eder ki (bu dinde hiçbir) payları yoktur."    Gibi!.. Bu tür ifadelerle bir sürü ayetin, ya unutturulduğu ya  sonradan çıkarıldığı, yada keçi ve tavuğun yemesi sonucu Kuran’a girmediği zehrini kusan sözler  Kur’an’ı yazboz tahtasına çevirmeye çalışmış, düşmanın karalama, aldatma ve yıpratma çabalarına bile ihtiyaç bırakmayan saçmalıklarla doldurulmuştur.
Bazı  ulema hadis kitaplarında geçti diye bu yalan sözlere inanmış,  yahut "aman hadisi kurtaralım da, ayet n'olursa olsun" kaygısı ile şu saçma kuralları uydurmuşlar; Bazı ayetlerin hükmü var, ama ayeti yoktur! Bazısının da ayeti vardır, ama hükmü yoktur. Bazı ayetler de sünnet/hadis ile iptal edilmiştir. Bazı ayetleri keçiler,  yemiştir.!!  Bazıları  ise Allah tarafından unutturulmuştur! Yani yüce rabbimiz, Kuranı indirirken  sanki acele ile yanlışlık yapmış, bir takım şeyleri unutmuş, eksik/fazla göndermiş ama sonradan düzeltme yoluna gitmiş!!..... Rivayetlerdeki bu ve buna benzer binlerce yalan sonucu Turan Dursun, ve gibiler!.. günümüzde deizme kayan gençlerin sebebi olmaya devam etmektedirler!! Bu hakikatler görünmek istenmese de gelinen nokta budur! 

Şimdi de bu sahih adı verilen sözlerin kitaplaşma sürecine bakıp Kuran ile kıyaslayalım!

Hadis toplayıcıları, Buhari yada Müslim veya diğerleri, bu kişilerin hiç birisi de Arap değil, sahabe neslinin kimler olduğunu tanımaları mümkün değil! Bilmedikleri bir coğrafyaya gelirler hadis toplama işine koyulurlar! Misal Buhari, o bölgede deve ile elli bin kilometrelik bir alanda hadis toplamaya koyulur.  Altıyüzbin veya  sekizyüzbin hadisin içinden birini rivayet eden en son nesli arar bulur! Önce onun dürüstlüğünden, akıl sağlığından emin olur! Daha sonra   o kişinin hiç görmediği ancak duyumları sayesinde 7-8 nesil geride kalmış ölmüşlerin dürüstlüğünden de  emin olur!  Akıl sağlığını ölçer!.. en güvenilir olanların rivayetlerini toplar. Her bir rivayet  için gusledip iki rekat namaz kılıp istihareye yatar. Rüyasında peygambere tasdik ettirerek emin olduklarıyla sahihini oluşturur! Bunun en az 600 bin defa tekrarını yapar! Bu metotla  elde ettiği sahih sayısı 7275 tir! (Silsilenin oluşmasını da örneklendirirsek Her hangi bir hadisi Buhariye ilk söyleyen, Abdullah İbni Zübeyir. Ona söyleyen ölmüş olan Sufyan. Ona aktaran diğer ölmüş olanlardan; Yahya İbni Said el Ensari. O kimden diğer ölmüş olanlardan yani, İbni İbrahim et Taimi. Pekiyi o kimden öğrenmiş İbni Vakkastan! Pekiyi o kimden haber almış!  Hadislerin yazımını yasaklayanların önde gelen ikinci halife Hz. Ömer’in oğlu Ömer İbni Hattab dan! Ona da Peygamberimiz söylemiş! Böylesi bir nakil zinciri oluşturmuşlar!) Sonuç olarak tüm sahabeyi doğru sözlü  kabul edilmiş  olsa bile, sahabeden sonraki 7-8 neslin en az 6-7 si ölmüş durumdadır! Onların zeka durumunun doğru sözlü olup olmadıklarının kontrolü zaten imkânsızdır. Dolayısı ile cerh ve tadil ilmi dedikleri uğraşı, en erken bir  en fazla 250 yıl önce ölmüş olan mezardakilere uygulanıp sonuç alınması nasıl bir şey!..? anlaşılır gibi değil!!!
Her bir rivayet için  güvenilir bir silsilenin oluşturulmasına  harcanan zamanı hesap etseniz, nerden bakarsanız bakın en az üc-dört yüz yıllık bir ömür gerekir!. Oysa Buhari, bu işi ömrünün üçte birinde tamamlamıştır! Kısaca hikaye bu!  Dinde asla şüpheye yer yoktur! Her mümin neyin yolundan gideceğini seçmek durumundadır! Adı gecen kitaplarda  Kuran’a uygun elbette Allah resulüne ait doğru sözler vardır. Bunlardan faydalanırsınız.  Doğru sözler hatırına bunca yalana eyvallah demek ne oluyor!
Kuran'a yönelik bu tür şüpheleri uyandıracak metinler, haberler, sözüm ona hadisler sünni kesimin kaynaklarından belki onlarca fazlası şii kaynaklarında da mevcuttur! Yani birisi kendi yalanını yutturmak için kuran ın itibarını sarsarken, maalesef ki diğerleri de boş durmamıştır!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder