HANGİ KİTABA İNANIYORUZ!!? BUNLARIN HANGİSİ DOĞRUDUR? BUNLARIN KİTAPLAŞTIRILMA SÜRECLERİ..!
Kuran’ın
bize ulaşması haberi mütavatir
dir..Yani doğru haberdir. Bu durum Müslümanlar ve Müslüman olmayanlar tarafından
ittifakla binlerce kişi tarafından
tartışmasız
olarak şahit
olunmuş
ve Hz. Muhammed vasıtası
ile bize ulaştığı
kabul edilmiştir. Bu kadar sağlam
olmasının
asıl
nedenlerinden başta geleni, Resul ölmeden önce Kuran'a son şekli verip sahabeye teslim etmesidir. Bundan başka farklı yorumlarda vardır. Bunları da verecek olursak; Allah resulü tarafından
görevlendirilen
onlarca vahiy katiplerinin gelen her vahyi
ezberlemesi, ayrı ayrı
sayfalara yazılıp,
Allah resulü
irtihali sonucu da hemen kitaba dönüştürülmesidir. Kitabın
gerçekliği
ve eksiksizliği bu kadar ve şüphesiz bir gerçek iken, üstelik kitapta
vahyin Allah tarafından korunacağı
vaad edilmesine rağmen, Sahih “Sayılan”
Bazı Rivayetler Kuran’ın itibarını nasıl düşürmeye çalıştığına bir bakalım!
Bakara ve Âl-i İmrân, Felak ve Nâs sûreleri
uzunluğunda sûrelerin unutturulduğu, Ahzab Sûresi’nin önceleri Nur Sûresi kadar
olduğu ve içinde recm âyetinin bulunduğu , Kur’an kitaplaştırılırken Tevbe
Sûresi’nden son iki âyetin yalnız
Huzeyme bin Sabit’in yanında bulunduğu
ve kitap/mushaf haline getirilirken Kur’an’dan bildiklerini bildirenlerden en az iki
şahit
istendiği
halde (es-Sicistani, Age, 12.), Huzeyme’nin şahitliğini
Rasulullah bir tarihte iki kişinin şahitliği
yerine saydığı (Zerkeşi,
Age. 1/234; el-Hûî, Age, 244, 246) veya Osman/Ömer kendisine şahitlik
yaptığı
(es-Sicistani, Age; el-Hûî,
Age, 244) için
bu iki âyetin sadece onun
haberiyle Kur’an’a alındığı
ve Tevbe Sûresi’nin sonuna yerleştirildiği
(es-Sicistani, Age.17
"Ömer bin Hattab Kuran’dan recm ayetinin düştüğünü söyleyerek şöyle diyor:
"Eğer
insanlar Ömer,
Kuran'a bir şey ekledi diyecek olmasalardı,
ben bizzat kendi elimle recm ayetini yazardım."
(bk. Sahih-i Buhari, Kitabul al-ahkam, Babu’ş Şehadet…)
Ehli-i Sünnet'in önemli kaynaklarından
olan Mu'cem-i Tabaranî'de
sahih senetle yer alan bir hadise göre Ömer b. Hattab şöyle dedi:
"Kur'an bir milyon yirmi altı
bin harftir." (Ed-Dürr-ül Mensûr (Suyutî), C.6, s.422,
Mecme-üz Zevâid (Heytemî), C.7, s.163,
Kenz-ül Ummâl (MuttakîHindî), c.1, s.517,
c.1, s.541)
Oysa bu gün elimizde bulunan Kuran'ın
harfleri bu rakamın üçte birini bile
bulmuyor! Hakikat Kuran'ın üç yüz bin küsur harf olduğudur.
Yani onlara göre
Kuran’ın
üçte ikisi yok olmuş!!!.
Nafî İbn-i Ömer'den nakleder
ki: "Hiçbiriniz
ben "Kuran'ın tümünü öğrendim"
demesin. Çünkü, ne biliyor
Kuran'ın
bir çoğu
kaybolup gitmiştir. Sadece desin ki ben Kuran'dan
ortada olan kısmını
öğrendim."
(bk. El-İtkan
(Suyûtî), c.2, s.25)
Ayşe’den şöyle nakledilir: “Gerçekten de Ahzab süresi Peygamberin
zamanında
200 ayet olarak okunurdu. Oysa şu an ondan
elimizde bu olanlar kaldı.” Rağıbın
naklettiği
ayette 100 olarak gelmiştir. (Muhazırat-ı
Rağıb
İsfahani,
c.2, s.4 ve 434)
“Taberâni
«el-Kebir»inde İbnu Ömer'den şöyle dediğini
rivayet eder: Sahabe'den iki kişi Resûlullah'tan bir sûre ezberlemişlerdi.
Aradan bir süre
geçtikten sonra, bir
gece namaz kılarken, bu sûreyi okumak
istediler. Fakat sûreyi
tam olarak okuyamadılar. Sabahleyin Resûl'e
uğrayıp
durumu anlatınca Resûlullah; bu sûre, neshedilen sûrelerdendir, üzerinde durmayınız
buyurdu.
Heytemî Mecme-üz Zevâid, kitabında
Ebu Musa Eş'arî'den şöyle
nakletmektedir: "Berâet
(Tevbe) suresine benzer bir sure inmişti
ki sonradan kaldırıldı
ve ben ondan sadece şu cümleyi ezberledim:
"Hiç şüphesiz Allah, bu
dini öyle kavimlerle
teyid eder ki (bu dinde hiçbir)
payları
yoktur." Gibi!.. Bu tür
ifadelerle bir sürü ayetin, ya unutturulduğu ya
sonradan çıkarıldığı, yada keçi ve tavuğun yemesi sonucu Kuran’a
girmediği zehrini kusan sözler Kur’an’ı
yazboz tahtasına çevirmeye çalışmış, düşmanın karalama, aldatma ve yıpratma
çabalarına
bile ihtiyaç
bırakmayan
saçmalıklarla
doldurulmuştur.
Bazı ulema hadis kitaplarında
geçti diye bu yalan
sözlere inanmış, yahut "aman hadisi kurtaralım
da, ayet n'olursa olsun" kaygısı
ile şu
saçma kuralları
uydurmuşlar;
Bazı
ayetlerin hükmü var, ama ayeti
yoktur! Bazısının
da ayeti vardır, ama hükmü yoktur. Bazı
ayetler de sünnet/hadis
ile iptal edilmiştir. Bazı
ayetleri keçiler,
yemiştir.!! Bazıları
ise Allah tarafından
unutturulmuştur! Yani yüce rabbimiz, Kur’an’ı
indirirken sanki acele ile yanlışlık
yapmış,
bir takım
şeyleri
unutmuş,
eksik/fazla göndermiş
ama sonradan düzeltme
yoluna gitmiş!!..... Rivayetlerdeki bu ve buna
benzer binlerce yalan sonucu Turan Dursun, ve gibiler!.. günümüzde deizme kayan
gençlerin sebebi olmaya devam etmektedirler!! Bu hakikatler görünmek istenmese
de gelinen nokta budur!
Şimdi de bu sahih adı verilen sözlerin kitaplaşma sürecine bakıp Kuran ile kıyaslayalım!
Hadis toplayıcıları,
Buhari yada Müslim
veya diğerleri,
bu kişilerin
hiç birisi de Arap
değil,
sahabe neslinin kimler olduğunu tanımaları
mümkün değil!
Bilmedikleri bir coğrafyaya gelirler hadis toplama
işine
koyulurlar! Misal Buhari, o bölgede
deve ile elli bin kilometrelik bir alanda hadis toplamaya koyulur. Altıyüzbin veya sekizyüzbin hadisin içinden birini rivayet eden
en son nesli arar bulur! Önce onun dürüstlüğünden, akıl sağlığından emin olur! Daha
sonra o kişinin hiç görmediği ancak
duyumları sayesinde 7-8 nesil geride kalmış
ölmüşlerin
dürüstlüğünden de emin olur!
Akıl sağlığını
ölçer!.. en
güvenilir olanların rivayetlerini toplar. Her bir rivayet için gusledip iki rekat namaz kılıp
istihareye yatar. Rüyasında peygambere tasdik
ettirerek emin olduklarıyla sahihini oluşturur!
Bunun en az 600 bin defa tekrarını yapar! Bu metotla elde ettiği
sahih sayısı
7275 tir! (Silsilenin oluşmasını
da örneklendirirsek
Her hangi bir hadisi Buhari’ye
ilk söyleyen, Abdullah İbni
Zübeyir. Ona söyleyen ölmüş olan Sufyan. Ona
aktaran diğer ölmüş olanlardan; Yahya İbni
Said el Ensari. O kimden diğer ölmüş olanlardan yani, İbni
İbrahim
et Taimi. Pekiyi o kimden öğrenmiş
İbni
Vakkastan! Pekiyi o kimden haber almış! Hadislerin yazımını
yasaklayanların önde gelen ikinci halife Hz. Ömer’in oğlu
Ömer İbni
Hattab dan! Ona da Peygamberimiz söylemiş!
Böylesi bir nakil
zinciri oluşturmuşlar!)
Sonuç olarak tüm sahabeyi doğru
sözlü kabul edilmiş
olsa bile, sahabeden sonraki 7-8 neslin en az 6-7 si ölmüş
durumdadır!
Onların
zeka durumunun doğru sözlü olup olmadıklarının
kontrolü zaten imkânsızdır.
Dolayısı
ile “cerh ve tadil
ilmi” dedikleri uğraşı,
en erken bir en fazla 250 yıl önce ölmüş
olan mezardakilere uygulanıp sonuç alınması nasıl
bir şey!..?
anlaşılır
gibi değil!!!
Her bir rivayet için
güvenilir bir silsilenin oluşturulmasına harcanan zamanı
hesap etseniz, nerden bakarsanız bakın
en az üc-dört yüz yıllık
bir ömür gerekir!. Oysa
Buhari, bu işi ömrünün üçte birinde tamamlamıştır!
Kısaca
hikaye bu! Dinde asla şüpheye yer yoktur!
Her mümin neyin
yolundan gideceğini seçmek
durumundadır! Adı
gecen kitaplarda Kuran’a uygun elbette
Allah resulüne ait doğru sözler vardır.
Bunlardan faydalanırsınız.
Doğru
sözler hatırına
bunca yalana eyvallah demek ne oluyor!
Kuran'a yönelik bu tür şüpheleri uyandıracak metinler, haberler, sözüm ona hadisler sünni kesimin kaynaklarından belki onlarca fazlası şii kaynaklarında da mevcuttur! Yani birisi kendi yalanını yutturmak için kuran ın itibarını sarsarken, maalesef ki diğerleri de boş durmamıştır!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder