11 Eylül 2018 Salı

ALLAH VE RESULÜNE UYUN VE İTAAT EDİN NE DEMEK


 
ALLAH VE RESULÜNE UYUN VE İTAAT EDİN NE DEMEK
Yüce Rab, insanı yarattı. İnsanın mutlu ve güzel bir hayat sürmesi içinde onlara peygamberler vasıtası ile yol gösterdi. Vahiy gönderdi. Gönderdiği vahiyde, elçi tayin ettiği resullere sakın ha sizler benim sözlerimden zerre sapmayın. İkinci bir paralel yol icat etmeyin dedi. Elçiler,  Allahtan aldıkları emirleri eksiksiz, geciktirmeksizin insanlığa tebliğ etti. Yüce Rab emirlerini tebliğ edene Resul (elçi) derken, uygulayan aynı kişiye resul sıfatı ile karıştırılmasın diye de Nebi dedi.                                                    Yüce Rab resuller vasıtası ile bütün insanlığa, “Allah ve resulüne uyun, itaat edin “ dedi. Bu çağrıyı insanlar iki şekilde anladılar.
Birincisi, Allah ın sözlerine, emir ve nehiylerine uyulması, ayrıca resullerin de emir ve nehiylerine de uyulması. Şeklinde anladılar.
İkinci görüşte, Allah kendisi doğrudan hiçbir insan topluluğuna seslenmedi. Baştan beri bütün emirlerini insana hemcinslerinden seçtiği birisi ile iletti. Seçtiği elçiler de, Allah’ın emirlerini insanlığa eksiksiz tebliğ etti.   İnsanlar bu emirlerin Resuller tarafından icat edildiğini sanmamaları için de  Resullerin, sizlere tebliğ edilenleri sakın onların sözleri ve fikirleri sanmayın. Onların bütünü benimdir. Demeyi de ihmal etmedi.  Necm 2: Arkadaşınız (Muhammed) ne sapmıştır, ne de azmıştır., Necm 3: Ne de kendi kişisel arzusundan konuşmaktadır. Necm 4: O (nun konuşması kendisine ) vahye dilenden başkası değildir.
Elçinin getirdikleri kendi sözleri değil, Allah’ın sözü olduğunu söyleyen yaradan bir başka yerde de, elçiye itaat ederseniz Allah’a itaat etmiş olursunuz demiştir.  Dolayısı ile elçiye uyup itaat etmek aslında Allah’a itaat anlamındadır. Zira zaten elçi de Allahtan aldığı vahye uymaktadır.                      Görüldüğü gibi elçi vahyi Allahtan aldığı gibi insanlara tebliğ etmektedir.  Onun getirdiklerine itaat ne anlama geldiğine bakarsak;                                                                                                                            Maide 92: Allah’a itaat edin, resule itaat edin, sakının. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin: Bizim resulümüze düşen sadece apaçık bir tebliğdir.                                                                                       Teğabün 12: Allah’a itaat edin, resule de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz resulümüze düşen, apaçık bir tebliğden başkası değildir.                                                                                                                              Kuran’da Allah’a itaat etmiş olmanın ispatı olarak onun resulüne yani elçisine itaat birlikte anılıyor. Dikkat edersek, bu noktada hep resul yani elçi kelimesi kullanılıyor. Kuranda itaat söz konusu olduğunda hep “resul-elçi” kavramının kullanılmasının hikmetini de anlamış olmamız gerek..                                         Biz vahiy ile ancak Resul ile, yani elçi’leri aracılığı ile muhatap olabildiğimize göre,  itaat söz konusu olduğunda Allah ile elçi hep birlikte anılmıştır. Yani, elçi’ye itaat etmeden vahye muhatap olmak zaten mümkün olmayacaktır.                                                                                                                                           Allah, kendi sözlerini bize sadece resulleri aracılığıyla bildirdiği yani resulün sözü Allah’ın sözü olduğu için resulün helal kıldığı Allah’ın helal kıldığı, haram kıldığı da Allah’ın haram kıldığıdır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
Araf 157 de “Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları bu elçiye, bu ümmi  nebiye uyanlardır. O, onlara marufa uymayı emreder, münkeri yasaklar. Temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar. Isr’larını, üzerlerindeki bağları/yükü kaldırır/söküp atar. Ona güvenen, onu destekleyen, ona yardımcı olan ve onunla birlikte indirilen nûra (Kur’ân’a) uyanlar umduklarına kavuşacak olanlardır.”
Yukarıdaki ayetlerde “o kendi heva ve hevesinden konuşmaz” diye işaret edilen alan peygamberimizin hemen her konuşmasını, iki dudağı arasından çıkan her şeyi  kapsadığını düşünmek büyük bir hatadır. Orada işaret edilen sadece vahyin olduğu gibi tebliği konusunu kapsar. Zira onlar insandır. Allahtan aldıklarını eksiksiz tebliğ etmek bir görev ve sorumluluk iken insan olarak onları uygulaması aynı şey değildir.
Sözün özü, elçi’ye itaat etmeden Allah’a itaat de mümkün olmayacaktır.
Yukarda belirtildiği üzere Allah, Kuran’ın emirlerini sosyal hayatta uygulayıcı olana da  Nebi dedi.  Nebiler, Allah’ın  emirlerini maksat ve amacına yönelik sürdürdükleri faaliyetlerini aklını öngörüsünü, geleneği, dikkate alarak  uygularlar.  Uygulama şekilleri onların kişisel içtihatlarıdır. Uygulama aşamasında Nebiler hata da yapabilirler. Nitekim, Kuran’da nebilerin bir çok uygulamaları eleştirilmiştir.
Abese 1- (Peygamber) Yüzünü ekşitti ve döndü. 2- Kendisine âmâ geldi, diye. 3- Ne bilirsin, belki o temizlenecek? 4- Veya öğüt belleyecek de öğüt ona fayda verecek. 5-Ama buna ihtiyaç hissetmeyene gelince 6-Sen ona yöneliyorsun. 7- Onun temizlenmemesinden sana ne? 8- Ama sana can atarak gelen 9- Allah'tan korkarak gelmişken 10- Sen onunla ilgilenmiyorsun. 11- Hayır hayır, sakın. Çünkü o Kur'an bir öğüttür.
Şuara 3-(Resulüm!) Onlar iman etmiyorlar diye adeta kendine kıyacaksın! 4- Biz dilersek onların üzerlerine gökten bir ayet (mucize) indiririz de, ona boyunları eğile kalır.
Enam 35-Eğer onların yüz çevirmesi sana ağır geldiyse, haydi gücün yetiyorsa yerin içine (inebileceğin) bir delik, ya da göğe (çıkabileceğin) bir merdiven ara ki onlara bir mucize getiresin! Allah dileseydi, elbette onları hidayet üzerinde toplardı. O halde cahillerden olma!
Hud 112- İşte bundan dolayı emrolunduğun gibi doğru ol! Beraberindeki tevbe edenler de (doğru olsunlar). Aşırı gitmeyin! Muhakkak ki O, bütün yaptıklarınızı görüp durmaktadır
Kâfirun 1-De ki: Ey kâfirler 2- Sizin taptıklarınıza ben tapmam.
Bakara 144-Doğrusu, biz, yüzünün semaya yöneldiğini, orada şekilden şekle geçerek, aranıp durduğunu görüyorduk. Artık seni hoşnut olacağın bir kıbleye çevireceğiz. Haydi bakalım, yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir. Siz de ey müminler, nerede olursanız olun, yüzünüzü o tarafa doğru çevirin! Kendilerine kitap verilmiş olanlar da kesinlikle bilirler ki, Rablerinden gelen o emir haktır.       Ve Allah, onların yaptıklarından ve yapmakta olduklarından gafil değildir.
Tevbe 80- Onlar için Allah'tan ister mağfiret dile, ister dileme. Onlar için yetmiş kere mağfiret dilesen de yine Allah onları affetmeyecektir. Bu, onların Allah'ı ve Resulünü inkâr etmelerinden dolayı böyledir. Allah, böylesine baştan çıkmış fasıklar güruhuna hidayet etmez.
Tevbe 84-Ve onlardan biri ölürse asla namazını kılma ve kabrinin başına gidip durma. Çünkü onlar Allah'ı ve Resulünü tanımadılar. Ve fasık olarak can verdiler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder