ALLAH VE RESULÜNE UYUN VE İTAAT EDİN NE DEMEK
Yüce Rab, insanı yarattı. İnsanın mutlu ve güzel bir hayat
sürmesi içinde onlara peygamberler vasıtası ile yol gösterdi. Vahiy gönderdi.
Gönderdiği vahiyde, elçi tayin ettiği resullere sakın ha sizler benim sözlerimden
zerre sapmayın. İkinci bir paralel yol icat etmeyin dedi. Elçiler, Allahtan aldıkları emirleri eksiksiz,
geciktirmeksizin insanlığa tebliğ etti. Yüce Rab emirlerini tebliğ edene Resul
(elçi) derken, uygulayan aynı kişiye resul sıfatı ile karıştırılmasın diye de
Nebi dedi. Yüce
Rab resuller vasıtası ile bütün insanlığa, “Allah ve resulüne uyun, itaat edin
“ dedi. Bu çağrıyı insanlar iki şekilde anladılar.
Birincisi, Allah ın
sözlerine, emir ve nehiylerine uyulması, ayrıca resullerin de emir ve
nehiylerine de uyulması. Şeklinde anladılar.
İkinci
görüşte,
Allah kendisi doğrudan hiçbir insan topluluğuna seslenmedi. Baştan beri bütün
emirlerini insana hemcinslerinden seçtiği birisi ile iletti. Seçtiği elçiler
de, Allah’ın emirlerini insanlığa eksiksiz tebliğ etti. İnsanlar bu emirlerin Resuller tarafından icat
edildiğini sanmamaları için de Resullerin,
sizlere tebliğ edilenleri sakın onların sözleri ve fikirleri sanmayın. Onların
bütünü benimdir. Demeyi de ihmal etmedi.
Necm 2: Arkadaşınız (Muhammed) ne sapmıştır, ne de azmıştır., Necm 3: Ne
de kendi kişisel arzusundan konuşmaktadır. Necm 4: O (nun konuşması kendisine )
vahye dilenden başkası değildir.
Elçinin getirdikleri kendi sözleri değil, Allah’ın sözü
olduğunu söyleyen yaradan bir başka yerde de, elçiye itaat ederseniz Allah’a
itaat etmiş olursunuz demiştir. Dolayısı
ile elçiye uyup itaat etmek aslında Allah’a itaat anlamındadır. Zira zaten elçi
de Allahtan aldığı vahye uymaktadır.
Görüldüğü gibi elçi vahyi Allahtan aldığı gibi
insanlara tebliğ etmektedir. Onun
getirdiklerine itaat ne anlama geldiğine bakarsak;
Maide 92: Allah’a
itaat edin, resule itaat edin, sakının. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin: Bizim
resulümüze düşen sadece apaçık bir tebliğdir.
Teğabün 12: Allah’a itaat edin, resule de itaat edin. Eğer yüz
çevirirseniz resulümüze düşen, apaçık bir tebliğden başkası değildir.
Kuran’da Allah’a itaat etmiş
olmanın ispatı olarak onun resulüne yani elçisine itaat birlikte anılıyor.
Dikkat edersek, bu noktada hep resul yani elçi kelimesi kullanılıyor. Kuranda
itaat söz konusu olduğunda hep “resul-elçi” kavramının kullanılmasının
hikmetini de anlamış olmamız gerek.. Biz
vahiy ile ancak Resul ile, yani elçi’leri aracılığı ile muhatap olabildiğimize
göre, itaat söz konusu olduğunda Allah
ile elçi hep birlikte anılmıştır. Yani, elçi’ye itaat etmeden vahye muhatap
olmak zaten mümkün olmayacaktır.
Allah, kendi sözlerini bize sadece resulleri aracılığıyla bildirdiği
yani resulün sözü Allah’ın sözü olduğu için resulün helal kıldığı Allah’ın
helal kıldığı, haram kıldığı da Allah’ın haram kıldığıdır. Allah Teâlâ şöyle
buyurur:
Araf 157 de “Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı
buldukları bu elçiye, bu ümmi nebiye uyanlardır.
O, onlara marufa uymayı emreder, münkeri yasaklar. Temiz şeyleri helal, pis
şeyleri haram kılar. Isr’larını, üzerlerindeki bağları/yükü kaldırır/söküp
atar. Ona güvenen, onu destekleyen, ona yardımcı olan ve onunla birlikte
indirilen nûra (Kur’ân’a) uyanlar umduklarına kavuşacak olanlardır.”
Yukarıdaki ayetlerde “o kendi heva ve hevesinden konuşmaz”
diye işaret edilen alan peygamberimizin hemen her konuşmasını, iki dudağı
arasından çıkan her şeyi kapsadığını
düşünmek büyük bir hatadır. Orada işaret edilen sadece vahyin olduğu gibi
tebliği konusunu kapsar. Zira onlar insandır. Allahtan aldıklarını eksiksiz
tebliğ etmek bir görev ve sorumluluk iken insan olarak onları uygulaması aynı
şey değildir.
Sözün özü, elçi’ye itaat etmeden Allah’a itaat de mümkün
olmayacaktır.
Yukarda belirtildiği üzere Allah, Kuran’ın emirlerini sosyal
hayatta uygulayıcı olana da Nebi
dedi. Nebiler, Allah’ın emirlerini maksat ve amacına yönelik
sürdürdükleri faaliyetlerini aklını öngörüsünü, geleneği, dikkate alarak uygularlar. Uygulama şekilleri onların kişisel
içtihatlarıdır. Uygulama aşamasında Nebiler hata da yapabilirler. Nitekim,
Kuran’da nebilerin bir çok uygulamaları eleştirilmiştir.
Abese 1- (Peygamber) Yüzünü ekşitti ve döndü. 2- Kendisine âmâ
geldi, diye. 3- Ne bilirsin, belki o temizlenecek? 4- Veya öğüt belleyecek de
öğüt ona fayda verecek. 5-Ama buna ihtiyaç hissetmeyene gelince 6-Sen ona
yöneliyorsun. 7- Onun temizlenmemesinden sana ne? 8- Ama sana can atarak gelen
9- Allah'tan korkarak gelmişken 10- Sen onunla ilgilenmiyorsun. 11- Hayır
hayır, sakın. Çünkü o Kur'an bir öğüttür.
Şuara 3-(Resulüm!) Onlar iman etmiyorlar diye adeta kendine
kıyacaksın! 4- Biz dilersek onların üzerlerine gökten bir ayet (mucize)
indiririz de, ona boyunları eğile kalır.
Enam 35-Eğer onların yüz çevirmesi sana ağır geldiyse, haydi
gücün yetiyorsa yerin içine (inebileceğin) bir delik, ya da göğe
(çıkabileceğin) bir merdiven ara ki onlara bir mucize getiresin! Allah
dileseydi, elbette onları hidayet üzerinde toplardı. O halde cahillerden olma!
Hud 112- İşte bundan dolayı emrolunduğun gibi doğru ol!
Beraberindeki tevbe edenler de (doğru olsunlar). Aşırı gitmeyin! Muhakkak ki O,
bütün yaptıklarınızı görüp durmaktadır
Kâfirun 1-De ki: Ey kâfirler 2- Sizin taptıklarınıza ben
tapmam.
Bakara 144-Doğrusu, biz, yüzünün semaya yöneldiğini, orada
şekilden şekle geçerek, aranıp durduğunu görüyorduk. Artık seni hoşnut olacağın
bir kıbleye çevireceğiz. Haydi bakalım, yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir.
Siz de ey müminler, nerede olursanız olun, yüzünüzü o tarafa doğru çevirin!
Kendilerine kitap verilmiş olanlar da kesinlikle bilirler ki, Rablerinden gelen
o emir haktır. Ve Allah, onların
yaptıklarından ve yapmakta olduklarından gafil değildir.
Tevbe 80- Onlar için Allah'tan ister mağfiret dile, ister
dileme. Onlar için yetmiş kere mağfiret dilesen de yine Allah onları
affetmeyecektir. Bu, onların Allah'ı ve Resulünü inkâr etmelerinden dolayı
böyledir. Allah, böylesine baştan çıkmış fasıklar güruhuna hidayet etmez.
Tevbe 84-Ve onlardan biri ölürse asla namazını kılma ve
kabrinin başına gidip durma. Çünkü onlar Allah'ı ve Resulünü tanımadılar. Ve
fasık olarak can verdiler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder