Çünkü inandığımız Kuran’ da sahabe ile ilgili hakikatler nasıl yok edilmiş bir bakalım!. Ahmed et-Tabersî, el-İhticâc adlı kitabının 156 sayfası- Faslu’l-Hitap kitabının 7 sayfasında şöyle der: “Ömer, Zeyd b. Sabit’e dedi ki: “Ali bize Kur’an’ı ge¬tirdi fakat onda Muhacirlere ve Ensara kınama var. Biz Kur’an’ı toplarken bunda Muhacirler ve Ensara dair kına¬maları çıkarmayı düşünüyoruz.” Zeyd ona şöyle cevap ver¬di: “Ben Kur’an’ı toplama işini istediğiniz gibi bitirirsem, Ali de topladığı bu Kur’an’ı ortaya koyarsa bütün yaptıklarınız boşa gitmez mi?” Ömer: “Çaresi nedir?” dedi. Zeyd: “Siz çareyi daha iyi bilirsiniz” dedi. Ömer: “Rahatlamamız için onu öldürmekten başka çare yoktur” dedi ve onu Halid b. Velid eliyle öldürmek istediyse de yapamadı. Ömer halife olunca, onlar kendilerinde bulunanla değiştirmek için Ali’den elindeki Kur’an’ı getirmesini istediler. Ömer: “Ey Ebû’l-Hasen! Ebû Bekir’e getirdiğin Kur’an’ı getirirsen, onun üzerinde ittifak edebiliriz” dedi. Ali de: “Maalesef bu mümkün değil! Ben onu Ebû Bekir’e, aleyhinize delil olma¬sı, kıyamet gününde “Bizim bundan haberimiz yoktu” (A’raf 172) veya “onu bize getirmedin” (A’raf 129) deme¬meniz için getirdim. Benim elimde bulunan Kur’an’a ancak temiz olan kimseler ve soyumdan gelecek olan vasiler el sü¬rebilir” dedi. Bunun üzerine Ömer: “Onun açığa çıkarılması için malum bir vakit var mı?” dedi. Ali: “Evet! Evladımdan el-Kâim ortaya çıktığında onu açıklar ve insanları ona yö¬neltir.” Dedi. (et-Tabersî, el-İhticâc (s: 156) Faslu’l-Hitâb (s. 7)
Burada şu anlaşılıyor ki bugünkü kuranda sahabe ile ilgili hakikatler karartılmıştır! Bu hakikatler gerçek Kuran on ikinci imam mehdi gelince ortaya cıkacaktır!
Buradaki görüşün bir benzeri yani sahabenin yoldan çıktığı ile alakalı Hz Ali’nin ölümünden iki yüz yıl sonra tarihde yalancı olarak bilinen iki kişi tarafından yazılan Hz Ali’’nin Hutbelerinden toparlandığı iddia edilen ve içindeki bilgilerin tamamen Hz Ali’ye ait olduğu söylenen . Nehcul Belaga’da zikredilmektedir. Yalnız bu kaynağa dikkatli bakıldığında bir tenakuz görülecektir ki kitabın bazı bölümlerinde Hz Ali, sahabe ilgili “"Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in sahabilerini gördüm. Sizlerden hiç birinin onlara benzediğini göremiyorum. Gündüzü saçları başları dağınık ve toz toprak içinde geçirirler, geceyi de secde ederek ve namaz kılarak geçirirlerdi. Dönüşümlü olarak alınlarını (secdeye) ve yanaklarını (yastığa) koyarlardı. Ahiretlerini düşünmekten ateş üstünde durur gibiydiler. Secdelerinin uzunluğu nedeniyle gözlerinin arasında (alınlarında) izler oluşurdu. Allah anıldığında gözlerinden yaşlar akardı. Öyle ki, göğüsleri ıslanırdı. Azaptan korkarak ve sevabı umarak, fırtınalı günde ağacın sarsıldığı gibi sarsılırlardı." Nehcu'l-Belâğa; Tahkik: Dr. Subhi es-Salih; Daru'l Kütübi'l Lübnani baskısı, Beyrut; sf. 143. övgüde bulunurken bazı bölümlerde bunların tam tersi ifadelerin olduğu görülmektedir.
Bir başka kaynakta el-Kuleynî, Furuu’l-Kâfî’de der ki: “Cafer aleyhisselam şöyle dedi: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den sonra üç kişi dışında insanlar dinden döndüler.” “O üç kişi kimler” denilince, şöyle dedi: “el-Mikdad b. el-Esved, Ebû Zer el-Gıfarî ve Selman el-Farisî” el-Kuleynî, Füruul Kâfî (s.115)
el-Meclisî, Bihâru’l-Envâr’da zikreder: Ali b. el-Huseyn’in azatlısı dedi ki; “Onunla yalnız kaldığım bir sıra dedim ki: “Benim senin üzerinde hakkım vardır, bana şu iki kişi; Ebû Bekir ve Ömer hakkında bilgi ver” dedi ki; “İkisi de kafirdir. O ikisini seven de kafirdir.” Ebû Hamza es-Sumalî’den: o Ali b. el-Huseyn’e Ebû Bekir ve Ömer hak¬kında sorunca: “O ikisi ve onları sevenler kafirdir.”
el-Meclisî Bihâru’l Envâr’da der ki: “Ebû Bekir ve Ömer’in kafir olduğunu, onlara lanet etmenin sevabını ve onlardan uzak olmanın sevabını gösteren haberler bu veya bundan başka ciltlerde zikrettiklerimizden daha fazladır. Allah’ın sırat-ı mustakîme iletmeyi dilediği kimseler için bu kadarı yeter.”( Bihâru’l-Envâr (30/330)
Hatta el-Meclisî Bihâru’l-Envâr’da şunu da söyler: “Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Muaviye ateşten tabut¬lar içindedirler. Bundan Allah’a sığınırız.” Bihâru’l-Envâr (30/236)
Onlardan el-Mer’aşî’nin İhkâku’l-Hak adlı kitapların¬da geçtiğine göre onlar şöyle derler; “Allah’ım Muham-med’e ve Muhammed’in âlilesine salât et ve Kureyş’in iki putu, iki cibt’i ve iki tagut’u ile onların kızlarına lanet et…” (İhkâku’l-Hak (1/337)
Kureyş’in iki putu ve kızları, sözleriyle Ebû Bekir, Ömer, Aişe ve Hafsa radıyallahu anhum’u kastederler. el-firdirler.” (el-Meclisî/Hakku’l-Yakîn, 522)
En muteber hadis kitabı olarak kabul edilen el-Kuleyni, el-Kâfî’sinde sahabenin küfür içinde olduğunu yazan yüzlerce hadislerin yanında yine yüzlerce şii kaynaklarında; sayısı, bazı kaynaklarda 5, bazı kaynaklarda 9 geçmeyen sahabenin dışında kalanların hepsinin zındıklığından bahsetmektedir.
Şimdi soruyorum!
Bir müslümanın en itibar ettiği Kuran, ondan sonra en güvendiği hadis kaynakları ve masum olarak kabul edilen Hz Ali’ ye ve yüzlerce kaynağa siz yukarıdaki sözleri söylettirirseniz bugünkü nesil çocukluğundan beri bunu din diye algılarsa bu kaynaklarla yatıp kalkan ve bu kültürlerle yetişen, bunun yüzde yüz doğruluğuna inanan bir nesle yani bugünkü şii kardeşlerimize SAHABEYİ nasıl olurda ehli sünnetin algılaması gibi algılamasını beklersiniz?. Bu bakış acısı kolayına değişir mi? Ya da bu anlayışın doğru olmadığını söyleyenlere karşı bu neslin hangi gözle bakacağını sanırsınız?
Bu sorulara yalpalama ile tevil edilerek cevap verilmez. Buralar kamufle ile geçilmez. Yukarıdaki metinlerde yer alan hususlar yenilir yutulur değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder