30 Mayıs 2011 Pazartesi

İSLAMDA VAHDETİ SAĞLAYALIM AMA NEREDE?

1989 yılından beri Mezhepler Tarihini çeşitli kaynaklardan araştırmaktayım. Tarihe olan ilgim de 80 yıllarda Humeyni'nin İslam Devrimini gerçekleştirmesiyle başladı. Önce derin bir saygı ve sempati ile baktığım bu sürece bakışım zaman geçtikçe yerini büyük bir kaygıya bıraktı. Çünkü gördüğüm kadarıyla islamın muzafferiyetinden ziyade mezhepçiliğin ön planda tutulduğu kanaati oluştu bende. Yanılma payımı yok etmek yada en aza indirmek amacıyla geçmiş ve günümüz şii âlimlerinin eserlerine, şii hadis ve tefsir kitaplarına, inançlarına delil saydıkları tarih kitaplarına merakım arttı. Burada gördüğüm kadarıyla kurgulanmış bir tarihi delil alarak inançlarına argüman oluşturan Şiilerin kuran ve hadislere bakışı, bunları anlamaktan ziyade kendi doğrularına delil bulma noktasında yoğunlaştıklarını gördüm. Kutsal değerlerdeki söylemlere inanmak yerine ne olursa olsun  bu değerlerden inançları lehine bir görüş çıkarma gayretlerini  ne derece doğru!...?
Durum böyle olunca da, olaylara farklı bakışlar bir birinden çok farklı şii inanç akidelerini oluşturmuş.. İmametin farz olduğuna inanan bu gruplar imamın kim olacağı konusunda anlaşamadıklarından bir birlerine düşmüşler, hatta bir birini tekfir eder hale gelmişlerdir. Aynı isim altındaki bu mezhepler farklı inanç akideleri geliştirdiklerinden dolayı bunların bir kısmını diğerleri gullat olarak adlandırmaktadırlar. Ancak her inanç kendini doğru diğerlerini batıl kabul edip kendi doğrularını bütün imkânlarıyla yaymaya çalışmaktalar. Bu süreçte edindiğim bilgileri insanlarla paylaşmak istedim. Hazırladığım kitabı bir yayınevi aracılığı ile basmayı düşündüysem de imkânlarım elvermedi. Çeşitli Bloklarda bunları yayınlamaya başladım. Türkçe faaliyet gösteren Şiilerin yönetimindeki sitelere de makale gönderdim. Ama çok büyük hakaretlerle karşılaştım. Ne seleficiliğim, Vehbiliğim kaldı, ne de kâfirliğim. Hak etmediğim aşırı tenkit ve tepkileri aldığımı düşünüyorum. Oysa ben bu sapmaların bütününe karşı, vahdetin olmasını savunan birisiyim. Ancak bu vahdetin nerede gerçekleşmesi gerektiği konusunda adres veren birisi asla değilim. Çünkü her inancın doğruları var. Farklı doğruları savunan insanlar diğerinin doğrularını ya kabul etmiyor ya da ikinci planda tutuyor. Doğrudan adres belirleme yerine tanıdığım ve anladığım kadarıyla araştırdığım bir konuyu merak edenlere tanıtmak.

Mezhep düşmanı birisi değilim. Kendimde bir mezhebe bağlıyım. Bunu da gayet doğal buluyorum. Ancak, mezhepçiliği son derece tehlikeli buluyorum. Çünkü mezhepçilik yapan birisi, islamın aslından olmayan bir konudaki farklı yorumu bile kendi tarifine uymadığı için insanları küfürle itham edebilir. İslam acısından farklı inanç sahiplerini tekfir etmenin ne kadar tehlikeli olduğunu İmamı Azam çok acık ve net ifade etmiştir.

Bu konuları irdeleyen çalışmaları arama motoruna “ Şiacılar” diye yazıldığında bir biri ardına gelen farklı sitelerde bu konunun açılımını göreceksiniz. Beğenirsiniz beğenmesiniz. Belki eksikler var katkı sağlarsınız. Tenkit edersiniz. Demem o ki tartışmanın da tenkidinde belli bir üslubu olmalı. Küfür tekfir ve belden aşağı vurmak bilmiyorum sahibine ne kazandırır. Eksik bulduğunuz ya da beğenmediğiniz bölümleri yorumlayın buyurun tartışalım. Ya da diğer okurlarla tartışın. Buna imkan var. Önemli olan insanların bir birlerini kırmadan dökmeden saygılı bir ortamda görüşlerini söylemeleri.

Esas vurgu yaptığım konu Vahdet konusudur. Merak edenler aşağıdaki adrese gidebilir.
http://ehlbytsevgs.blogspot.com/2011_05_01_archive.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder