15 Haziran 2011 Çarşamba

İSLAMIN EN GÜZEL GÜNLERİ

   İslam’ın gelmesiyle insanlığın şirkten tevhide, zulmetten nura, hurafelerden hakikate, cehaletten bilgiye kavuşması ve Hazreti Peygamber döneminde İslâmiyet’in Mekke, Medine ve diğer bölgelere yayılması, cehalet ve zulmet devri, yerini saadet ve nûr devrinin başlaması ile ışığı sönen Yahudiliğin kan kaybetmeye başlaması, birçok Yahudi cemaatinin İslamlaşması Yahudilerin harekete geçmesini gerektiren en büyük neden olmuştur. Geçmişte Hz. İsa ve havarilerine yaptıkları düşmanlıklar meyvesini vermiş Hıristiyanlığı gerçek mecrasından uzaklaştırıp amaçlarına ulaşmışlardı. İslam peygamberinin kendilerinden olmamasını bir türlü hazmedememeleri bir yana, asrısaadetin ilk dönemlerinde Suriye, Mısır, Irak ve İran’ın gibi bir çok yerin fethedilmesi onları çıldırtmaya yetmişti.


Ancak, İletişimin çok ilkel, okuma yazmanın aynı ölçekte çok zayıf, cehaletin zirvede olduğu bir dönemde İslam’ın kıtalara doğru hızla yayılarak her gün binlerce insanın İslami kabul ediyor olması beraberinde büyük sorunları getirmekteydi.


Büyük kitlelerin ıslama girmesi nicelik olarak İslam da hızlı bir büyümenin olduğunu gösterse de nitelik olarak aynı ölçekte gelişmeyi sağlamanın mümkün olmağı ortada idi. Yani İslama giren toplumlar aynı hızla İslamlaşamıyordu.. İslam coğrafyasının içinde kalan İslam karşıtı güçler de coğrafya dışında kalanlar gibi boş durmuyor inançları farklı olsa da amaçta birleşiyor inananların önünde sürekli engel çıkartıyor yeni yeni stratejiler geliştiriyorlardı.


İslam’ın ilk günlerinden, ilk fitne tohumlarının ekilmeye başladığı günlere kadar; İslam medeniyetinin güçlü olduğu Mekke, Medine ve çevresindeki bölgelerde yaşayan insanların çoğu, İslam’ın oluşturduğu hayat tarzını, olayların İslami manadaki yorumlarını, hazreti peygamberimizin, söz ve davranış biçimlerini, aile ilişkilerini, ayetlerin gelme sebepleri ve bunlardan ne anlaşılması gerektiğini yani bilinmesi gereken bütün gelişmeleri doğrudan Hz. peygamberimizden öğreniliyordu. Bu öğrenme bazen sorular yöneltilerek bazen takip edilerek oluyordu. Tabi bunların inananlar içindeki yorumları ve herkesin her şeyi aynı ölçüde öğrenmesi her zaman mümkün olamayabiliyordu. Aile mahremiyetleri ile alakalı hususları hanımları, aile ilişkilerini ilgilendiren konuları çocukları, hısım ve akrabaları, sosyal ilişkiler ile hayatın biraz daha dışarısını ilgilendiren konuları ise sohbet ortamına en çok iştirak edenlerin öğrenişi diğerlerine göre daha avantajlıydı. Bunlarla birlikte peygamber efendimizden bilgilenen ondan İslami öğrenen, O’nun dürüstlük abidesi hamuru ile yoğrulan en yeni en taze ve gerçek bilgileri öğrenen ezberleyen ve toparlayan bir cemaat daha vardı ki bunlara ashabı suffa deniyordu. Ashabı suffa Mekke ve Medine ye hicret eden "fakir" ve "kimsesiz" aynı zamanda da zeki Müslümanlardan oluşmaktaydı. Sayılarının en çok 400 kadar olduğu rivayet edilmektedir. Mescidi Nebevi sofasında kaldıkları için bu isimle anılmışlardır. Talebelerin çoğu uzun sureleri bile bir dinleyişte ezberleme yeteneğine sahip son derece zeki ve Resulullah’a bağlı, gecesini gündüzünü Hz peygamberimizin etrafında ilim öğrenmeye ayırmış kimselerdir. Bunlar, ayetlerin geliş sırasını, hangi olay üzerine geldiğini ve bu ayetlerle ilgili Hz peygamberimiz ne söylediğini, bu ayetleri nasıl uygulandığını, bunun nasıl anlaşılması gerektiğini, hiçbir tereddüt bırakmayacak şekilde öğrenmekteydiler. Çünkü bunların görevleri buydu. Hz peygamberimizin mektebinin öğrencisiydiler. İşte bu güzide insanların önderliğinde sünnet anlayışı şekillenmiştir. O günkü ortamda Sahabeler, anlamadıkları konularda veya bir problemle karşılaştıklarında Peygamber efendimize müracaat ederek ona soruyorlardı. Rasulullah da o sorunun cevabını biliyorsa onlara öğretiyor; Eğer bilmiyorsa vahyin gelmesini bekliyor; vahiy gelmediği zamanlarda da kendi içtihadıyla hüküm veriyor onları yetiştiriyordu. Peygamber efendimiz (s.a.v) in bu öğretisi ashaba-ı kiram-ı sadece zâhirî bilgi vermek yoluyla değil, aynı zamanda onların manevi hastalıklarıyla bizzat ilgilenerek çeşitli tavsiyelerde bulunarak ve manevi tedavi usulünü kullanarak da yapıyordu. Bununla ilgili İslam tarihinde çok örnek mevcuttur. Birkaç örnek de verilebilir. Ubeyd bin ka'b şöyle buyurmuştur: "bir gün camide bulunduğum bir sırada adamın biri geldi ve kur'an okudu. Ben onun okumasını beğenmedim. Başka bir adam gelerek yine kur'an okudu. Onun kıraati önceki adamın kıraati gibi değildi. Namazlarımızı bitirdikten sonra hepimiz peygamber efendim iz’in (s.a.v) yanına gittik. Ben dedim ki: "ya resûlallah! Bu kur'an okudu, ben onun okumasını beğenmedim. Bu da okudu daha çok beğendim. Peygamber efendimiz (s.a.v) ikisine de kur'an okuyun buyurdu. Onlar kur'an okudular, ikisinin kıraatini da güzel buldu. O zaman nefsime, önce okuyan kişinin okuması yanlış geldi. Cahiliye buğzu kalbime geldi. Peygamber efendimiz (s.a.v) kalbime vurdu ve bende şiddetli bir terleme oldu. Sanki Allah-u zülcelâl’ın tecelliyatını görüyor gibi oldum ve o düşünce benden gitti." (muslim; fi beyan'il kur'an.) Zaman zaman islamdaki incelikleri anlayamayan sahabeye Peygamber efendimiz (s.a.v)' farklı yöntemler uygulayarak meseleyi kavramasını sağlıyordu. Söz konusu ashabın kalbine vurması da o'nun bir yöntemi ve manevi tasarrufudur. Allah-u zülcelâl âyet-i kerimede: "O'dur ümmiler içinde kendilerinden olup onlara ayetlerini okuyan, onları temize çıkarıp parlatan, onlara kitap ve hikmet öğreten.." (cuma;2) buyurmuştur. Buna benzer örneklerin çok yaşandığı o toplumda bir kısım insanlar her konuda yeterli terbiyeye tabii olup istenilen olgunluğa farklı metotlarla ulaşırken, diğer tarafa aynı ortamda yaşayıp aynı havayı teneffüs etme şansını geri tepen yapıda münafıklarda mevcuttu. İslam toplumu içinde görünüp çıban oluşturan bu yapı daha sonraki fitne hareketlerinin de başlangıcı oluşturuyordu. Çünkü münafıklar kendi davalarından asla vaz geçmediler. Her zayıf dönemde islami gelişmelerin önüne engel olmaya devam ettiler.





KONUNUN DEVAMI .
http://kevseryaymaclk.blogspot.com/2011/06/islamin-gelisiyle-nitelikli-ilk.html
 
İslam İçinde görünen Münafıklar ve çeşitli manevraları



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder